9 Aralık 2013 Pazartesi

Çok Kral Çocuklar




Tropikal kapak tasarımlı, Grammy adayı beşinci stüdyo albümleri “Come Around Sundown” akabinde çıktıkları turneyi ite kaka bitirmişlerdi en son. Temmuz 2011’de çıktıkları Dallas konserinin ortasında Caleb gitarını bir kenara bırakmış, seyirciye sevgi ve saygı iletmiş ve kulise gitmişti. Aslında bu çok da ilginç bir durum değildi. Zira Caleb neredeyse her konserde bir şekilde fırsat bulup kulise kaçıyor ve kusuyordu. Sahneye çıkmaya başladıkları ilk günlerden bu yana geleneksel Kings Of Leon (yazının devamında yola KOL olarak devam edeceğiz, dikkat) ritüellerinden birine dönüşmüştü bu istifra seansları. Ama o akşam kulise giden Caleb geri dönmedi. Konser yarıda bırakıldı. Yorgunluk ve ‘vokal’ problemleri gerekçesiyle turnenin kalanın da iptal edildiği hemen birkaç gün sonra duyuruldu resmi KOL kanallarından. Amerika turnesi iptal edilmişti ama Kanada ve Avutralya’daki konserleri minimum kayıpla bitirmeyi becermişti grup.

Söylenenlere bakılırsa uzun süredir devam eden alkol problemi Caleb’in başına ciddi ciddi bela oluyordu artık. Şan ve şöhretin yabancısı değillerdi, çoktan hazmetmişlerdi rock ve roll hayatın tüm yan ürünlerini ama yine de dozlar zıvanadan çıkmıştı. Nihayetinde dozların tekrar normal seviyelere çekilmesi için altı ay kadar ara verme kararı alır grup.

Çare Spotify mı?



İnternet üzerinden müzik dinlemek çevrimiçi hayatımızın ayrılmaz bir parçası. Artık Türkiye’de de resmen hizmet vermeye başlayan Spotify gibi dünya çapında müzik platformlarıyla birlikte internet üzerinden yasal yollarla müzik dinlemek hiç olmadığı kadar cazip hale geliyor. Spotify’a dair akıllara takılabilecek bazı soruların yanıtlarını aramayı denedim.

1 Aralık 2013 Pazar

Doğru Şarkılar, Doğru Hamleler



Sophie ile tanıştıklarında 25 yaşındaydı. Hayatının kalanını birlikte geçirmek istediği kadının Sophie olduğunu anlaması için öyle pek uzun bir zaman geçmesi gerekmemişti. Kraliyet ailesinden geliyordu. Ama tahta çıkmak uzak bir ihtimaldi. Orduda da geleceği parlaktı; şimdiden binbaşı olmuştu. Iyi bir aileden gelen, ama bir ‘saraylı’ olmayan Sophie’yle evlilik planları yapmakta hiçbir sakınca görmemişti.

1993’te Amerikalı alternatif rock gruplarının albümlerini İngiltere’de basmak, zaman zaman da kulaklarına kestirdikleri genç ve farklı İngiliz grupların şarkılarını yayımlamak üzere yola çıkmıştı Domino Records. Tipik (ve iyi) bir bağımsız plak şirketi kimliğini yıllar içinde oturtmuşlardı. 2000’ler onlara iyi gelmişti. 90’lar ingiltere’sinin Brit-pop çılgınlığı duruluyordu ama bu defa da geçmişi dirilten genç gruplar peydah olmuştu. Domino da bunlardan birkaçını havada kapmıştı. The Kills gibi, Arctic Monkeys gibi, ve tabii Franz Ferdinand gibi...