20 Mart 2011 Pazar

-- Başrolde rock var!

Neredeyse bir yıldır, ha çıktı ha çıkıyor haberlerini alıyorduk "oyuncu" Timuçin Esen'in "rock albümü"nün. Haliyle epey merak ediyorduk nasıl bir albüm olacağını. Merakımızı giderme şansımız nihayet geçtiğimiz ayın ortalarında internet alemine teşrif eden bir video; "Yola Devam" ve ay sonunda müzikli raflarda yerine alan bir CD; "Mayhoş" ile oldu.

Onunkisi İstanbul'a, geçtiğimiz sene aramızdan ayrılan Moğollar'ın davulcusu Engin Yörükoğlu'nun mekanı Jazz Stop'ın sahnesine ulaşmasıyla ilk molasını veren, durakları arasında Adana, Niğde, Elazığ ve Ankara olan bir yoluculuk. Mola dediğimize bakmayın tabii siz, mola rehavetinden gayet uzak bir dönemden bahsediyoruz. 90'ların o henüz albümlenme çılgınlığına geçiş yapmamış rock camiamızın çok daha alçak gönüllü ortamından. Böylesi bir ortamın içinde kendine kolaylıkla yer buluyor Esen. Müzik yazarı ve bir dönem Esen'le aynı grupta da çalan Mehmet Tez "Timuçin Esen kıyafetleri ve aksesuarlarıyla sahneye çıktığında Bon Jovi konserine gitmiş gibi olurdunuz. Hem şarkı söylüyor hem de şovunu yapıyordu." diyor o yılları anımsarken.

12 Mart 2011 Cumartesi

-- Ben! Ben! Ben!

1999'da Korkma diyerek start verdiği solo kariyerine geçtiğimiz ay Pasaj Müzik'ten piyasaya çıkan Ben ile devam ediyor Ogün Sanlısoy. 

Açılışı, albüme adını, sayfamıza da başlığını veren "Ben" ile yapıyor Ogün. Şarkının daha ilk notalarından itibaren yıllardır sitemlerine maruz kaldığı Pentagram severlerin kulaklarına bir tutam "metal" çaldığına tanıklık ediyoruz. Bir yandan da dünyanın sadece kendi etrafında dönmek için var olduğunu sananlara edilmiş okkalı laflarını işitiyoruz Ogün'ün. Albümün kalanında da, "Çek" ve "Küçük Mafya" gibi şarkılarla mesela, bu "sertlik" devam ediyor. Bir derdi olan ve bunu açıkça dile getiren şarkılar bunlar. "İstanbul Sular Altında" ile beraber Ben'in sosyal sorumluluk duyan anları da en çok bu şarkılarda öne çıkıyor. Belki astığım astık kestiğim kestik bir muhaliflik değil onunkisi ama yine de şu sıralar pek öyle etrafında olan bitenden haberdar rock şarkıları duyamıyor olmamızdan mıdır nedir, gayet iyi geliyor böylesi şarkı sözleri.

10 Mart 2011 Perşembe

-- E-L-İ-F Ç-A-Ğ-L-A-R

Son yıllarda şehrin içinden caz geçen seslerine kulak vermiş, "jazzy" ortamlarında bulunmuşsanız muhtemelen Elif Çağlar'ın adına denk gelmiş, klasik caz'dan soul'a pek çok şarkıya getirdiği yoruma tanıklık etmişsinizdir. Belki de "Kimsin Sen?" bölümünde bugüne kadar yer verdiğimiz müzisyenler arasında bu soruyu en son sormamız gerekenlerden biri Çağlar. Öyle bir müzikal CV'ye sahip ki kendisi, bugüne kadar yaptıkları bundan sonra yapacaklarının teminatıdır sözününün canlı bir ispatı gibi. Artık bir de "Nihayet kendi hikayemi anlatmanın zamanı geldi" diyerek start verdiği, temelini cazla attığı, üzerine soul'dan funk'a oradan da modern r&b'ye uzanan katlar çıktığı şarkılardan oluşan "renkli" ilk albümü M-U-S-I-C vesilesiyle duyacaksınız adını.

6 Mart 2011 Pazar

-- O Bir Bas Gitarist!

Pozitif Müzik'in caz serisi Alp Ersönmez'in ilk albümü "Yazısız" ile devam ediyor.

Şimdiye kadar Kangroove başta olmak üzere Wax Poetic'ten Quartet Muartet'e pek çok projede bas gitarını dinlediğimiz, aynı zamandaTarkan ve Nil Karaibrahimgil gibi popüler isimlerle de çalışan Ersönmez, bu ayki Hot In İstanbul'un ilk albümünü "nihayet" çıkartan müzisyen konuklarından bir diğeri.
Karikatür dünyasından ödünç aldığı Yazısız tabirini solo albümüne isim olarak seçen Ersönmez'i caz dünyamızın olmazsa olmazı "konuğu bol albüm" düsturuna uygun olarak müzisyen dostları da yalnız bırakmamış. Erik Truffaz, Erkan Oğur, Akın Eldes, Sibel Köse, İmer Demirer gibi isimler, müziğe davul çalarak başlayan, mecburen mecburiyetten bas gitara geçen Ersönmez'in "yazısız" komposizyonlarına dahil olmayı ihmal etmemişler.
CD raflarının en güzide köşesini Kamil Erdem ve Gürol Ağırbaş albümleriyle Double Moon etiketli CD'lere ayırmış dinleyicilere (nacizane) tavsiyemiz şimdiden Yazısız için özel bir yer açmaları.



touch istanbul mart sayısından