23 Ocak 2014 Perşembe

Fil Topsy'nin hazin sonu

111 yıl önce, tam olarak 4 ocak 1903’te, eşine pek az rastlanır bir olay vuku buldu New York’ta. Amerikalı mucit, ama daha çok iş adamı Thomas Edison’ın rant uğruna cellada dönüştüğü, Topsy adlı bir filin elektrikle idam edildiği bir olay.

Fil Topsy şov dünyasının o adı hiçbir zaman en büyük harflerle yazılmayan emekçilerindendi. Dünyanın bir ucundan getirilip Amerikan halkını eğlendirmek üzere eğitilmiş fillerdendi. 1800’lerin sonunda epeyce popülerdi fil gösterileri. Fil Topsy de işini hakkıyla yapıyordu. Çocuklarla arası pek iyiydi. Gösteriler sırasında her komutu harfiyen yerine getiriyor, her defasında alkış alıyordu. Halinden memnundu, nereden bakılırsa bakılsa yaptığı iş, dişleri yüzünden av meraklısı, köle tüccarı kılıklı bir beyaz tarafından vurulmaktan iyiydi.


Çalışma saatleri, koşulları hakkında söz sahibi değildi. Bir gün emekli olup torunlarıyla vakit geçirme hayalleri kurmuyor, bakıcısının insafında yaşıyor, sahibinin kar-zarar tablosuna göre hayatı şekilleniyordu.
Ta ki üç kişinin ölümüne sebep olana dek. Nasıl, neden hangi şartlar altında olduğunun bir önemi yoktu. Üç insanı ölmüştü. Katil olduğunda hemen herkes hemfikirdi. Kimse ifadesini almaya kalkışmadı tahmin edeceğiniz üzere. Bir de onun söyleyeceklerini dinleyelim diyene deli gözüyle bakarlardı herhalde. Ünlü mü ünlü hayvanseverler de yoktu ortalıkta bugünkü gibi, sokak hayvanlarına, yunus parklarına ya da film çekimlerinde ölen atlara gösterdikleri hassasiyeti Fil Topsy için de gösterebilsinler.
Eğer o ifade alınabilseydi kimbilir neler anlatırdı mütevazi bir yelkenliye denizler aştıracak büyüklükteki kulaklarını bir o yana bir bu yana savura savura. Yerinden yurdundan koparılıp getirildiği bu ışıltılı panayırda nasıl hayvanlığından utandığını anlatırdı belki. Bir iki jüri üyesi çıkarıldığı mahkemede onun söyledikerinden etkilenip idam kararına karşı çıkardı belki.
Çocukça bir iyimserlikle işte, belki de erken emekliliğine karar verirdi Amerikan adaleti, hatta belki sınır dışı edilip ülkesine geri gönderilirdi. Cezadan çok büyük ikramiye isabet etmiş olurdu o vakit Fil Topsy’ye. Sevinirdi.

Ama o yıllarda da tıpkı bugünkü gibi rant uğruna her şeyi yapan işadamları öyle hayvan hakkı, Fil Topsy’nin hayatı gibi teferruatlarla ilgilenecek halde değildi. Dahası Amerika’da ‘elektrik akımı savaşları’ yaşanıyordu tam da o günlerde. Bir yanda Thomas Edison ve doğru akımı (DC), diğer tarafta Nikola Tesla ile George Westinghouse’un alternatif akımı (AC). Hedef ülkeye elektriği yaymaktı. Ama kimin parsayı toplayacağı... işte orası henüz belli değildi.  

Fil Topsy’nin idamının asılarak gerçekleştirilemeyeceği ortaya çıktığında Thomas Edison’a alternatif akımın ne kadar tehlikeli olduğu göstermek için müthiş bir fırsat doğmuştu. Fil Topsy’yi elektrikle cezalandırılmasını önerdi Edison. İdamı filme de alacatı. Böylece şehir şehir gezdirelecek görüntüler Amerikan halkını aydınlatacaktı.

4 ocak 1903 günü, 28 yaşındaki ‘cani’ Fil Topsy son yemeğini yedi. Havuç vardı menüde, potasyum siyanürlü havuçlar. New York’taki Coney Island’da ikamet ettiği Luna Park (evet, bir çeşit lunapark) son gördüğü yer olur dünya üzerinde. Cezasının infaz edileceği yere getirilir. 3 ton cüssesini zaptetmek için zincirlerle ayaklarından yere ‘sabitlenir’. İşin başında titiz bir organizatör edasıyla görev yapan Thomas Edison 6000 voltluk alternatif akımı Fil Topsy’nin vücuduna verir. Bir yandan da her anı kameraya almaktadır. Hayvan hafiften sendeler, vücudundan dumanlar yükselmeye başlar. Dumanlar sis tabakası gibi görünecek kadar yükselir yarı boyuna kadar gelir hayvanın. Önce sağ tarafı iflas eder. Sağ ön ve arka ayağı tüm gücünü kaybeder. Bir kere de yıkılır yere. Bir alkış kopar infazı izleyenlerin oturduğu taraftan. Selam vermek ister, tıpkı bakıcısının komutuyla yaptığı her numaradan sonra aldığı alkışlara karşılık verdiği gibi. Ama vücudunun tek yapabildiği kesik kesik kasılmaktır. Yanık kokar.




Hiç yorum yok: